İçeriğe geç

Kulaksız ismi nereden gelir ?

Kulaksız İsmi Nereden Gelir? (Biri Bunu Düşünsün!)

Herkesin hayatında bir “Kulaksız” mutlaka vardır. Hani şu, telefonunu açınca “Sesim geliyo mu?” diye sormak zorunda kalan, ya da anlatmak için saatlerce çaba sarf ettiğimiz ama tam olarak dinlemeyen kişiler… Evet, kulaksız dediğimizde aslında kulağını kullanmayan insanları kastettiğimizi hepimiz biliyoruz, fakat ya bu isim nasıl türemiştir? İşte tam da bu soruyu kafa karıştırıcı ve eğlenceli bir şekilde çözmeye çalışacağız.

Hadi şimdi bir bakın etrafınıza, özellikle erkekler arasında çokça duyduğumuz bir kavram “Kulaksız” ve nedense kadınlar arasında nadiren kullanılır. Erkekler hemen çözüm odaklı yaklaşımlarıyla meseleye el atar, “O zaman başka bir açıklama yapalım” diyerek durumu netleştirirler. Kadınlar ise daha çok, “Ama o anlamış mıydı?” diye düşünerek, “Yok ya, o dinlemiyordu ki!” diye konuşurlar. İşte bu yazının amacı, kulaksız isminin kökenine inmeye çalışırken, erkek ve kadın bakış açılarını biraz da eğlenceli bir şekilde ele almak!

Kulaksız İsmi Nereden Gelir?

Sözlüklerde “kulaksız”, “kulaklarını kullanamayan kişi” olarak tanımlanabilir. Ancak gerçek soru şu: Kulaksız, gerçekten kulaksız mı doğdu? Yoksa zamanla evrimleşen bir karakter özelliği mi? Bakalım…

Kulaksızlık, çoğunlukla dikkat dağınıklığı, ilgisizlik ya da belki de kasıtlı bir şekilde işitmemekle özdeşleştirilen bir durumdur. Ancak kulaksızların kulaksız olarak adlandırılması, muhtemelen Türk toplumunda birinin söylediklerini sürekli olarak “duymuyormuş” gibi yapmasından ya da anlamadan geçiştirmesinden kaynaklanmıştır. İsterseniz bir örnekle açıklayayım: Diyelim ki, bir arkadaşınız size öğle yemeği için pizza ısmarlayacağını söyledi ve siz “Evet” dediniz ama aslında o zaman kulaklarınız açık mıydı? Tabii ki hayır! Akıl başka bir yerdeydi. İşte kulaksız olma durumu tam da burada başlar!

Erkekler genellikle pratik ve hızlı çözüm odaklıdır. Bu sebeple, kulaksızlık durumunda hemen devreye girerler: “Ya ben sana pizza söyledim ama, ne de olsa söylediklerim kulaklarına ulaşmıyor galiba!” Kadınlar ise çok daha fazla empati kurar ve ilişkisel bir bakış açısıyla yaklaşırlar: “Ama bu durum sana gerçekten problem yaratıyor mu? Yani onu dinlemiyor gibi hissediyor musun?” Duygusal bağ kurma çabası burada devreye girer. Evet, çok klasik ama gerçek!

Kulaksız İsmine Zıt Bir Bakış Açısı

Her ne kadar kulaksızlık genellikle olumsuz bir özellik olarak bilinse de, aslında kulaksız olmak bazen hayatı kolaylaştırabilir. “Evet” dediğinizde kimse gerçekte ne dediğinizi sorgulamaz. Durum böyle olunca da, etrafınızdakilere istemediğiniz bir şey söylemek için biraz kulaksız rolü yapmak hiç de fena olmaz! Zaten “kulaksız” olmak bazen bir savunma mekanizmasıdır, hele ki siz bir erkeğiniz ve sabah kahvaltısında yediğiniz peynirin miktarını anlatırken, o devasa laf kalabalığında “kulaksız” olmak, çok stratejik bir hamle olabilir.

Kadınlar ise “kulaksız” olmanın cazibesini genellikle daha çok ilişki temalı düşüncelere dayandırırlar. Kadınlar için, kulaksız olmak demek bazen “istediğini duymamak” demektir. Bazen o kadar çok şey duymak zorunda kalırsınız ki, kulaksız rolü o kadar rahatlatıcı olabilir ki! İşte, duymamak en güzel çözüm olabilir.

Sonuçta Kulaksızlık: Bir Strateji!

Her iki cinsin de kulaksızlık hakkında kendi bakış açıları ve stratejileri vardır. Kimisi kulaklarını kullanarak, kimisi kulaksız olarak rahat eder. Fakat günün sonunda, kulaksızlık bir tür hayatta kalma taktiğidir: kimse sizin söylediklerinizi tam olarak anlamasa da, hayat devam eder! Bir yandan gözlerinizi açıp dünyayı izlerken, bazen kulaklarınızı kapatmak da fena bir seçenek değildir. Çünkü, dediğimiz gibi: “Bazen kulaklarınız açık olsa da, yine de işitmezsiniz.”

Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Gerçekten kulaksız mısınız? Yorumlarda bunu tartışalım!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!